Ekim 01, 2012

Ne umduk ne bulduk..

Ne umduk ne bulduk..

Maçtan evvel Kocaeli taraftarlarının "en kritik maçımız, ya bu olacak ya da olmaycak" gözüyle baktıkları kritik maçtı.. Bizim açımızdansa malum "rakip genç takım rahat geçeriz" beklentisi..

Maç başladığında da bizim beklediğimiz yönde gidebilirdi maç, 2. dakikada Musa'nın ortasında Cabir'in iyi kafa vuruşu vardı az farkla auta giden, o gol olsa rakip daha neyin ne olduğunu anlamadan biz maçı koparırdık ancak olmadı ve Kocaeli dakikalar ilerledikçe direncini artırdı.. 15. dakikadan sonra zevksiz bir orta saha oyununa dönmüştü maç.. Tam 40. dakikada bizimkiler kıpırdadı birkaç atak yapma eğilimindeydi ki (ilk kornerimizi de bu dakika içerisinde kullandık) 44'te 99 numaralı 19 yaşındaki Emre Akgün'ün çok iyi sürerek savunmamızın arkasına attığı topta yine 19'luk Doğan Karakuş'un ceza sahası dışından alıp altı pasa kadar sürüp attığı golle yenik duruma düştük.. O pozisyonda Fatih'in arkadan iyi markajı vardı tatlı sert müdahelelerde de bulunmuştu, o sırada kaleci İlker çıkıp alan daraltacağına geri geri gidince ve en son kale çizgisine kadar sokulup "e vur da at artık şu golü" dercesine hareket edince Doğan'a da sağ köşeye vurmak kaldı.. Bu çocuk sezon başında başka takıma gidecek, Kocaeli'yi istemiyor felan diye çok yazılıp çizildi ama Kocaeli'de bu sezon da pişip yakın gelecekte çok iyi yerlere adımını atar. Üçüncü Lig'in çok üzerinde. Hakeza 99 numaraları Emre de öyle. Hem top kapıyor hem çok hızlı hem de harika ara paslar çıkarıyor, attıkları gol gibi Emre-Doğan ikilisinin çok tehlikeli 2-3 tane de ofsayta takıldıkları pozisyonlar vardı..

İkinci yarının hemen başında ön libero olarak oynayan ve orta sahada en çok mücadele eden oyuncumuz olan Muhammet Fettahoğlu'nun yerine Oktay, sahada kendisinden önce göbeği koşan "kilolu bir yıldız görünümü" veren (Sergen Yalçın akla getirilebilir) Musa Ballı'nın yerine de İbrahim İdiş girdi.. Sol kanadımız zaten belirsizdi, Musa sağa gidiyor, sağdaki Emrah yine sağda kalıyor, ortadaki Ekrem boş kalan sol açığa değil yine orta sahada mücadele ediyor felan.. O bölgede ne oynatmaya çalıştı hoca anlamadım. Boş kalan o kanattan zayıf bek Mehmet Öztonga'nın üzerine çok geldiler 10 numaralı oyuncuları Berkay Arslan'la.. Musa-İbrahim değişikliğinden sonra İbrahim forvet-sol oynayınca bizim o kanat iyice düştü.. Oktay'ın top kullanma becerisi nefes aldırdı yine  orta sahaya ama yetersiz kaldı o da.

Oktay orta sahanın en teknik ismiydi. Fizik olarak, ikinci yarıda oyuna girmiş olmasına rağmen 75'lerde iflas etmiş olmasa tekniği ve ortadan içeriye gönderdiği orta ve şutlarla "en etkili oyuncumuzdu" diyebilirdik.. Sonradan girenlerin en iyisiydi diyebiliriz yine de.

İkinci yarı rakip kaleye yüklenme çabalarımız esnasında (60larda) soldan Ekrem'den aldığı pasla kaleye harika bir şut çıkardı Oktay, kaleci güçlükle kornere çeldi ve tam "takım rayına girer, bu ateşleyici güç olur" dediğimizi bu pozisyonun devamında Ekrem korneri kullandı, yine kornere çıktı, korner atışında topu yine ön direğe gönderdi ve savunmalarından çıkan topla kalemize kontradan gol geldi.. İlk goldeki gibi "tam silkinebileceğimiz" anda acemice gol yedik.. Sağ kanadımıza doğru gelen topa Mehmet Öztonga'yla Doğan Karakıuş yöneldi, Doğan hava topuna çıkar gibi yaptı, Mehmet'te bunu yedi, zıpladı ve ıskaladı.. Doğan da taktiğinin işe yaramasının verdiği gazla olsa gerek topu harika sürdü, arkadaşına verdi  oda müsait pozisyondaki Doğan'a tekrar aktardı ve gol..

Sonra yine ilerde kalabalık ama ne yaptığını bilmeyen bir Erzurumspor..
Oyunun bir bölümünde Ahmet Baykal-İbrahim İdiş-Emrah İnanç ve Fatih Arat'la, yani kadromuzda bulunan tüm ofans oyuncularımızın sahaya sürüldüğü anlarda da bu keşmekeşlik genel manada devam etti.

Yalnız, sağ açık-forvet gibi oynayan Emrah İnanç  bence bu maçın kilit adamıydı. Gollerde Doğan Karakuş'un değil onun ismi yazılıyor da olabilirdi maç sonunda...
Bu arkadaş bu takımda gol atar, belki çok da atar ama iyi bir golcü/bitirici değil bunu gösterdi. İki yarıda da "tam pozisyon" diyemeyeceğimiz ancak az biraz futbol zekasını kullansa çok iyi bir gol pozisyonu oluşturbilecği en az 7-8 top geldi ayağına.. Her vuruşu olumsuz oldu.. Çok iyi vurdukları da oldu, ikinci yarıda bi şutu gerçekten jeneriklik gol olabilecek bir pozisyondu ama olmadı, daha doğrusu olduramadı..  Ya yanlış vurdu, ya vurmaması gereken yerde vurdu, ya da vurmayı biraz daha beklese yahut pas verse daha etkili olabilecek anda vurdu.. Gol olsa "çok iyi yaptı" diyebilirdik ama olmadı hiçbiri de olmadı. O yüzden diyorum; Emrah gol atar, belki fazla da atar ama golcü değil, iyi bir golcü değil. Kanat oyuncusu da değil..

Üçüncü golde yine Emre Akgün vardı. Dede'yi pazara göndererek çalımladı, oyuna sonradan giren 23 numaraları Melih Ahmet'ti sanırım, ona bıraktı o da soldan sokuldu, 5-10 metre de topu sürdü ve golü attı.. İlk kez bir Erzurumspor maçında kalkıp staddan gidesim geldi.. Bireysel anlamda bir şeyler var ama takım makım yok sahada çünkü.. Resmen ezildik kaldık o genç Kocaeli'nin eforu altında.

Üçüncü golün tıpkısını 1-2 dakika öncesinde kaçırmışlardı zaten.. Cabir orta sahada Emre'ye kaptırdı, sonra Dede aldı, sonra onun da ayağı kaydı düştü Emre sağ kanada yolladı, Berkay çok tehlikeli pozisyonda vuracakken geriden "ölümüne depar"la gelen Cabir yatarak topu kornere çıkardı..

Cabir demişken..
Biz Cabir'i koşusunun, azminin yanısıra çok iyi top yapmasıyla sevmiştik. Ayağına top çok yakışıyordu ve çift yönlü de oynyabiliyordu. Şimdi sadece ileri geri koşuyor.. Genç herkes yapar bu koşuyu, aradan sivrilten "bilek kıvraklığı" oluyordu Cabir'i ama artık o özelliğini kaybetmiş sanki.. Hüseyin Çimşir olmuş Cabir. Koşuyor, toplarıysa sadece sağa ve geriye verebiliyor. Top tutma, atağın yönünü değiştirerek topu diğer kanada yollama, ileriye pas, derinliğine pas, top sürebilme.. Hak getire.
Bizim Cabir bu değildi. Bu seviyede gerçekten Üçüncü Lig'de her takımda oynar ama seneye kontenjan oyuncusu olarak "her" Üçüncü Lig takımında kadroya direkt olarak yazılır mı bilinmez. Oktay Gümüş Adana yorgunu muydu bilmiyorum ama performansını 90 dakikaya yayabilirse bence o "Cabir'den daha Cabir!"

*
Son dakikalardaysa inanın biz gol attık diye sevinecek hiçbir şey yok. Biz atmadık çünkü rakip yedi. Hele İbrahim İdiş'in golü.. Ortalama olarak "19'luk" rakibin tecrübe eksikliğiydi o gol. İbrahim'in uzak mesafeden vuruşunu kaleci konsantrasyon eksikliğiyle aldı içeri. (topun çok iyi bir noktaya gitmesinin de etkisi var biraz diyelim)
İkinci golümüz de; artık tamamen geri yığılmış ve 10 kişi oynayan Kocaeli savunmasına karşı sağ taraftan Zafer'in bireysel çabalarıyla getirerek önünü çok iyi açıp içeriye göndermesiyle geldi. Fatih önce çok iyi yükselerek vurdu, kaleciden dönen topu (kaleci tecrübeli olsa ya tutardı yada alanın dışına tokatlar veya yumruklardı o topu) Fatih bu kez tam ayağına oturtarak çok sert bir vuruşla ağlara yolladı..

Maç böyleydi.. Haberini girdiğimizde dakika dakika maçta ne oldu onu da aktaracağızdır oraya zaten..

Oyuncular bazında bakarsak;
Maçı benden başka izleyen bir Dadaş varsa söyleyebilir mi yoksa ben mi kaçırdım; Acaba kalecimiz İlker Günay hiç top tuttu mu? Kalede duruşuyla sırıtmadı gerçi ama maçı istatiksel olarak izleyen biri olsa da söylese Kocaeli'nin kaleyi her bulan şutu gol mü oldu acep? Başka tehlikeli pozisyonları oldu ama dışarı vurdular sanırım hep. İlker'in kurtardığı veya topu üzerine vurdukları oldu mu? Ben belki de yorgunluktan olsa gerek hatırlamıyorum. Çok not aldım, onların arasında da yok..

- Savunmada Fatih Gültekin'in kumaşı sağlam. İlk yarı en umutlu yönümüz defans anlayışıydı zaten.  Golü yemesek ikinci yarıda Muhammet'i çıkarmz ve ön liberolu, zaman zaman 5'lenen defansı bozmazdı hoca.. Ama yine de yanlış yaptı, Muhammet Fettahoğlu değil Cabir'in yerine girmeliydi Oktay Gümüş. Muhammet'le eminimki o kadar basit kontralar yemezdik ve Dede bu kadar sırıtmazdı mevkisinde..
- Evet, Dede de o kadar abartılacak bir yapıda olmadığını gösterdi bu maçta.. Yani iyi bir Üçüncü Lig defans oyuncusu, Üçüncü Lig seviyesindeki forvetlere karşı iyi ama üst lig kumaşında bir Doğan Karakuş karşısında adeta dağıldı... Çok kolay çalım yiyor. Özellikle vücut çalımları genelde savunmaya yardıma gelen ofans veya kanat oyuncularına atılır, bu maçta hep Dede yedi vücut çalımlarını. Savunma oyuncusu vücut çalımı yemez. Hakeza ikinci goldeki kontrada da Mehmet'in o hava topunda yediği bir vücut çalımıydı. Sen savunma oyuncusuysan, boyun kısa olsa bile ve o zor bir hava topu da olsa yememelisin bu "numarayı".

Ama yedik işte.
Sadece biz değil Taşkın Güngör de yemiş oldu.
Geçtiğimiz sezon İnegöl'de tüm sezon boyunca deplasmanda sadece 6 gol yemiş bir takmım teknik direktörü olarak gelmişti bize. Çok iyi bir kariyer verisi... Ama Adana ve Kocaeli olarak, yani sadece iki deplasman maçında 5 gol yedik. "Adana güçlüdür onu sayma" demeyeceğim çünkü Kocaeli de ona nispeten "daha güçsüz" konumuna girecek ve orantıyı eşitleyecek. Futbol biraz da matematikse; evet iki maçta 5 golü hem biz hem de hocanın kariyeri yedi. Yemeye de devam eder mi bilinmez, bu savunma kurgusu da oyuncuları da onun eseri sonuçta.

- Yine defansta, sağ bekimiz Zafer Doğan kötü değildi. Ahım şahım da değildi ama kötü de değildi. Sol kanadımızsa önden destek olmadığı için midir bilinmez, çok sırıttı. Beğenmedim Öztonga'yı. Gümüşhane maçını da izlemiştik, orada da diğer sol bek olan Samet evlere şenlikti...
Haydi hayırlısı.

- Orta alanda Musa'dan çok şey beklerdik.. Hocanın onu neden yedek kulübesi tarafında daha çok tercih ettiği belli oldu.. Oynadı yine, bir şeyler de verebilirdi o kapasiteye sahip ama onun kapanıp 2-3 hafta full idman yapması lazım. Geçen sezonun yarısını boş geçirdi biliyoruz da yaz dönemini de mi idmansız geçirmiş? Bu ağırlıkla olmaz. Kanat oyuncusu olamaz en azından. Forvet arkasında bi yerde olsa Alex gibi idare edilirdi orta saha göbek oyuncularının daha fazla sorumluluk almasıyla en azından ama kanat oyuncusu olmaz böyle. Bence Dede de Musa da bir süre daha yedek soyunmalı. Yada Dede-Fatih Gültekin uyumu sağlanmalı. Birbirlerinin açıklarını kapayamıyorlar ve çok açık alan bırakıyolar aralarında. Bu ikisi ön liberosuz oynayamaz bu halde. Geriye düştüğümüz maçlarda sıkıntı yaşarız yada.

- Yine geçen maçlarda genel olarak beğenilen Ekrem Sütçü de oyunun belirli kısımlarında yerden ve savunma arkasına attığı paslarla etkili olmaya çalıştı ama o ara pas yeme açığını çok iyi kapadı Kocaeli defansı, orta sahalarıyla ortaklaşa olarak. Ekrem'e karşı o bölgede biraz daha sert ve önde basarak çözdüler meseleyi. Ofansa pek katkı sunamadı (özellikle ikinci yarıda kilidi açmaya çalıştığımız dakikalarda) Ekrem. Etkisizdi..
Taşkın hocanın maça son hamlesi olan Mehmet-Ahmet Baykal değişikliğinden sonra sol beke yakın bir pozisyonda oynadığını/oynatıldığını da belirtelim Ekrem Sütçü'nün.

- Oktay-Emreh İnanç yukarıda belirttiğim gibi.

- Sonradan giren İbrahim İdiş'se iki maçtır oyuna girerek gol atıyor. Kalabalık ve kapanan defans arasında o kadar etkili olamadı gerçi ama performansını "ilk onbir" olarak da görmek isteyecektir muhtemelen Taşkın hoca. Önümüzdeki hafta formayı kapar büyük ihtimalle..

- Fatih Arat'a ise ayrı bir başlık açmak gerekir.
En net ve tereddüt etmeden "çok beğendim" diyebileceğim tek isimdi. Komple bir forvet. Bunun yanı sıra, beklemediğim kadar hırslı ve azimli. Her yediğimiz golden sonra takımın genelinin üzerine çöken uyuşukluk bir tek onda tam tersi etki yapıyordu. Duran toplarda geri geliyor, top çıkarıyor, ileride top indiriyor, orta alana gelip top kontrol ediyor, saklıyor, pas dağıtıyor, sürekli kanatlara koşuyor pas alıyor, şut atıyor, kafaya çıkıyor, vuruyor vs.. Çok ama çok çabaladı. Çok da yetenekli.
Onu iyi besleyen bir orta saha ve arkasında iyi uyum sağlayacağı bir isim olursa (Oktay, Ekrem veya Musa olabilir) çok can yakar bu Fatih..
Formayı bugün en çok ona yakıştırdım.

*
Ayda yılda bir izleyebildiğimizden midir nedir, izlediğim zaman böyle çok konuşuyorum maçla ilgili..
Ama konuşulacak çok şey vardı gerçekten.
"Susup" hocanın hamlelerinin beklenmesi gereken de çok şey var. İyi hocaysa bu hamleleri yapar ve takımı şampiyonluk rayına sokar.

Bugünkü oyun şampiyonluğa oynayacak bir takımın oynayacağı oyun değil.
"Ama Adana maçı vardı" da denilemez. Adana'ya kök söktürdük ama ofansif olarak değil defansif olarak. Defansif oyun demek bana "ezik oyun stili" olarak yansıyor. Öyledir de.. Son saniyede attığımız bir yan top golüyle uzatmalar, yine defansif oyun ve yenilen gol var Adana'da. Mücadeledir, hırstır ona eyvallah ancak bu alt ligdeki her takımın, üst lig takımı karşısında yaptığı bir şey. Bu sebeble yorgunluktur, şudur budur denilmeden bu maçın dersini çok iyi çalışmalı hem hoca hem de takım.

Biz onlara her zaman inanırız, her zaman koşarız peşlerinden yine de. Ama futbol "sadece cefa" demek değildir. Taraftar cefasının karşılığında mutlaka "matematik" bekler.
Bu matematik saha içerisinde pas olarak olur, atak sayısı olarak, kornerler, ortalar, şutlar vs ile de olur. En hazlı matematik meselesi ise skor tabelasına yansıyan gol işidir.
Şahsen bana bu matematiği vermediler bugün. İki gol atılmış olunsa bile...

Öte yandan önümüzdeki dört haftalık fikstür kolay denilebilecek bir fikstür. Bu evreyi kazasız atlatarak önümüzdeki zorlu maçlar için moral-motivasyonu iyi seviyede yeniden sağlamış oluruz...
Peki ya atlatamazsak?

...
Neyse..
Diyeceğim o ki; bu maç ve gelecek adına umduklarımız çok başka, bulduklarımız çok çok başka oldu.

Vesselâm

- Faruk Arslan/ERZURUMSPOR.NET -